Dubai Nasıl Bir Yer ?

Dünyanın en yüksek binası, Dünyanın en büyük alışveriş merkezi, 7 yıldızlı İkonik oteli, yapay palmiye adası, çölde kayak pisti, dev gibi gökdelenler ordusu, henüz  20 yy’ın ilk yarısında bir balıkçı kasabası olan ve 1990’lardan sonra adeta çölün ortasında bir vaha gibi yeşeren Dubai’nin nasıl bir yer olduğu konusunda merakımızı çekiyordu.

Dubai’ye turist olarak gitme kararını verdiğimizde bir çok kişi burun kıvırıyordu ve “ne var ki Dubai’de ?” diyordu bize. Biz ise 21.yy’ın St Petersburg’unu eskimeden görme şansına sahip olacağımızı düşünüyorduk.

Evet Dubai’de her yer yapay, insan eli ile yapılmış demir ve beton yığınları var. Ancak St Petersburg, Paris, Londra ya da Roma’nın doğal güzellikleri neydi peki ? Saydığım yerlerde görmek için çabaladığımız Eiffel, Collesium, Sıçramış Kan Kilisesi, Big Ben vs gibi yerler de insan eli ile yaratılmamış mı ? Ege ve Adriyatik Kıyıları, Güney ve Güneydoğu Asya, coğrafyası haricinde doğal güzelliği için gidilen çok mu fazla bir yer var ?

Tabii hemen Paris, Londra, Roma, Milano vs yerlerin sadece turistik mekanlarının olmadığı, buradaki medeni, entellektüel ve özgürlükçü yaşam tarzının da bu şehirleri çekici kıldığı söylenebilir. Peki Dubai gibi şeriat ile yönetilen bir şehirde ne kadar özgür rahat ve olabiliriz ?

Evet kafamızda bu gibi sorularla Emirates’in dev uçaklarından birinde 4 saatlik yolculuğumuza başlamıştık.

Şehre ilk giriş yapılan nokta Dubai Uluslararası Havalimanı ve sadece Emirates’e özel Terminal 3, gösterişli ve insana özenli bir şehre geldiğimizi ilk elden gösterir gibiydi. Her ne kadar İsrail Vizemiz sebebi ile suratımıza bile bakmayan ve bizi şikayet eden huysuz Arap ilk girişte moralimizi bozsa da büyük bir sorun yaşamadan girdik İsrail Vizesine rağmen.

Dubai Nasıl Bir Yer ? sorusunun cevabını aslında Dubai’ye gidip aramak lazım. Çünkü; Dubai’nin nasıl bir yer olduğu sorusunun cevabı kişiden kişiye değişebilir.

Bize göre Dubai; zenginliğin tüm ihtişamı ile gelenlere sunulduğu ancak buna rağmen insana saygı ve gösterilen özenin had safhada olduğu, şehrin yerlisi arapların azınlıkta kaldığı ve bir İran Lokantası’nda Çinli bir garson’dan hizmet alabildiğiniz çok uluslu bir şehir.

Evet Dünyanın en yüksek binası olan Buj Khalifa, Dünyanın en büyük alışveriş merkezi Dubai Mall,İkonik otel Burj Al Arap, Marina bölgesindeki dev gökdelenler ile insanlığın ve teknolojinin mimaride geldiği son sınırı yerinde görebiliyorsunuz.

Ancak istisnasız tüm metro duraklarının engelliler ve bebek arabalı kişilere uygun dizayn edildiği, kaldırımlara rampaların yapıldığı, metro bağlantıları ve otobüs duraklarında dahi klimaların çalıştığını görünce, insan hayatının kolaylaştırmak için yapılanları da görebiliyorsunuz.

Hizmet sektöründe çoğunlukla Güney ve Güneydoğu Asyalı çalışanların olduğu, çalışanların sürekli olarak gülümsediği ve size saygı gösterdiği, işinizi kolaylaştırmak için çabaladığını görünce de insana duyulan saygıyı anlıyorsunuz.

Sonuç olarak Dubai yapay bir şehir. 1990’larda her taraf çöl iken şimdi bu halde. En eski cami 1800’lerden kalma. Ama yazımın başında da dediğim gibi, 21. yy’ın St Petersburg’u olan Dubai’yi görmek için 300 yıl eskimesine gerek yok.

Dubai’ye gidin, zenginliği ve ihtişamı görün, dünyanın her yanından gelen farklı kültür ve dinlere mensup insanların bir arada nasıl saygı ile yaşadığını ve insana duyulan saygıyı yerinde deneyimleyin ve Dubai’nin nasıl bir yer olup olmadığına kendiniz karar verin derim.