Floransa’dan Pisa ve Lucca

2- Pisa’dan Lucca’ya Gezimiz

Pisa’yı bitirdikten sonra ikilemde kalmıştık. Saat 17:00 civarındaydı Gerçi batıda olmanın verdiği avantaj ile güneş daha tepedeydi ama Lucca’ya çok zaman kalmamıştı, Lucca’ya mı gitsek yoksa Floransa’ya mı dönsek diye kararsız kaldık. Bir de bloglarda okuduğum kadarı ile Lucca tren istasyonu ile antik duvarların arkasındaki Lucca’da gezilecek yerler arasında baya bir mesafe varmış ama gezgin ruhumuz ağır bastı ve kendimizi yine nefes nefese son dakikada Lucca’ya giden trende bulduk. Binmeden bileti valide etmeyi unutma !

Yolculuk çok değil 20-25 dk kadar sürdü kendimizi istasyonda hangi yöne gitsek diye ararken bulduk ki, karşıda dıvarların arasından bir yol giriyormuş, sonradan fark ettik.

Lucca’ya çok hazırlıksız ve önyargı ile gelmiştik. Resimlerinden pek de güzel bir şehir gibi gözükmüyordu. Ama ne kadar yanıldığımızı daha o antik duvarların üzerine çıkıp da yemyeşil yürüme ve bisiklet yollarını görünce anlamaya başlayacaktık.

Evet Lucca’yı tamamen saran antik duvarlar hala hayatta ve o duvarların üzerine çok güzel bir gezi parkuru hazırlamışlar, kesintisiz bir şekilde şehrin etrafını üstten gezebiliyor olmak çok ilginç

Biz bir noktada duvardan aşağıya indik ve kısa bir araştırma ile yaptığım tura başladık.

Önce Lucca’nın Duomo’su San Martino Katedrali çıktı karşımıza. 13.yy’da yapılmış ve Romanesk mimarinin en güzel örneklerinden biri olan bu katedralin içinde çok güzel heykeller olduğunu öğrensem de vaktimiz olmadığı için girmedik.

Yolun devamı bizi önce Garibaldi’nin heykelinin olduğu bir tiyatro binası meydanına sonra da oradan Napolyon meydanına çıkardı. Buranın ortamını içimize çekip kalabalığa doğru devam ettik ve bu defa karşımıza bir başka güzel eser San Foro kilisesi çıktı. Dış cephesi çok görkemli ve etkileyici olan bu kiliseyi geçip guingi kulesi ve saat kulelerine yöneldik. Ama daracık sokaklarda dibine geldiğimiz bu kuleleri çok da net bir şekilde göremeyeceğimizi anladık.

Zaman darlığından hızlıca devam ederek San Fradiano Bazilikasının dış cephesine hayranlık ile bakıp, Amfi tiyatro denen meydana vardık.

Amfi Tiyatro gerçekten de her bir tarafı tiyatro gibi sarılı binalardan oluşan bir güzel bir meydan. Etrafı çepeçevre sarılı olan ortam gerçekten de değişik hissettiriyor.Buradaki kafe ve restoranlarda oturup dinlenebilir ve yemek yiyebilirsiniz.  Ama sakın Cafe Pane and Vino’ya gitmeyin. Floransa’ya dönüş saatine az kalmış ve karnımız aç bir vaziyette daldık mekana, onca mekanın arasından, bahçe sobası olan tek yerdi, bu yüzden seçtik.

Ama o kadar ilgisiz ve suratsız garsonlar var ki (ki Floransa’da da onlardan çok var) ne kadar acelemiz olduğunu anlatmaya çalışsak da bir türlü sipariş almaya gelmediler. Biz de bir şey söylemeden aç bilaç kalktık ve mekanın resmini çektim, 4squarede ifşa edecektim ki, içerinde patron italyanca bağırıp çağırıp geldi. Ben de bir şeyler dedim ve neredeyse birbirimize giriyorduk, ben söylenmeye devam ederken, zaten karnım aç, Yüksel zorla beni uzaklaştırdı oradan.

Lucca tren istasyonuna dönüş için ne vakit ne de enerji kalmamıştı. Yine Google Maps sayesinde istasyona giden otobüsü bulduk, Pisa’daki otobüsleri işleten firma Lucca’da da faaliyet gösteriyor. bilet yine 2 EUR ve şoförden alınabiliyor.

Kendimizi Floransa’ya giden trene atmadan, bir de tren istasyonundaki yiyecek otomatına 2 EUR kaptırdık ve bir sandviç ile akşam yemeğimi geçiştirmek zorunda kaldım. Hep o Cafe Panini yüzünden ! Bir de floransa yerine daha önceki bir durakta inme maceramız var ki, Allahtan bir sonraki tren yakındı da çok kötü etkilemedi bizi.

#gezinafiyetle

Gezgin Avukat

Eren Evren