Almanya Avrupa Berlin Gezi Yazıları

Berlin'de Bir Gün'de Gezilecek Yerler


berlin-maskotu


2012 yazında asıl yolculuğumuz olan Barcelona’ya gidiş için uçak seferlerinin de müsait olması sebebi ile aktarma merkezi olarak İstanbul yerine Berlin’i tercih etmiştik. Bu sayede hem Atatürk Havalimanı’nın yoğun trafiğinden kurtulur hem de ekstradan bir yer daha görürüz diye planlamıştık. Yani bizim Berlin gezimiz bir nevi piyangodan çıkmış oldu. 

 
Piyangodan çıkan Berlin’de 24 saat geçirdik ve uyku hariç hiç durmadan şehri gezdik dolaştık. Ancak benim aklım özellikle Berlin müzelerinde kaldı.


Almanya’nın Başkenti Berlin aslında çok büyük bir şehir. Ancak turistik bölgeler genelde eski şehrin içinde yer alıyor ve ulaşması kolay. 

 

Tek başına gezmeyi sevmeyenler için Hop On Hop Off turistik otobüsleri önerilebilir. Bu otobüsler Kırmızı ve Yeşil hat olarak iki hatta çalışıyor ve gün içinde sınırsız indi bindi imkanı veriyor. 

 

Bana kalırsa bu otobüsler Berlin için gereksiz. Görülecek yerlere toplu taşıma ile ulaşmak hiç de zor değil. 

 

Bizim bir gün vaktimiz olduğu için genelde merkezdeki yerleri seçtik ve Berlin’de gezilecek yerler için şöyle bir rota izledik. 


  • Alexanderplatz Meydanı

 


Meydan tüm turistlerin ilgi odağı ve neredeyse buluşma noktası. Aslında benim çok fazla ilgimi çekmedi ancak otelimiz tam meydanda olduğu için sürekli olarak meydanı gezdik. 
 
Meydanın ortasındaki TV kulesi ise hem Berlin’in sembollerinden hem de Berlin’i havadan gözlemlemek ve bu arada bir iki kadeh bir şeyler içmek için güzel bir mekan. 
 
berlin-tv-kulesi
 
Ayrıca Havalimanından gelen otobüsler, diğer otobüsler ve metro ile tramvay sisteminin ana durakları bu meydanda. Ayrıca bu meydanda çeşitli şenlikler ve festivaller de düzenleniyor. 
 

Meydandan Müzeler Adasına doğru yürüdüğünüzde Rotes Rathouse ile karşılaşırsınız. Anlamı Kırmızı Belediye Binası olan bu bina 2.Dünya Savaşı sırasında büyük ölçüde yıkılmışken restore edilen bir Rönesans dönemi yapısı

 
berlin-city-hall-belediye-binasi
 


Belediye Binasının tam karşısında ise içinde mimari açıdan Roma çeşmelerini aratmayan güzellikte bir çeşme barındıran çok güzel bir park var. Çeşmenin adı Neptün Çeşmesi. 1891’de yaptırılan ve Roma Tanrısı Neptün’e adanan bu çeşmede Neptün’ün çevresindeki kadın heykeller Prusya’nın dört büyük ırmağını temsil ediyor. Berlin Dom’u ve Müzeler adasını  görmeden önce Bu parkta biraz soluklanıp çeşmeyi seyredebilirsiniz.


berlin-neptun-cesmesi
 
  • Berliner Dom (Berlin Katedrali)

berlin-domBelediye Binasının tam çapraz karşısında kanalın kıyısında Berlin’in Meşhur Katedarli, “Dom” bulunuyor. 

 

İlk olarak 1700 yılında Barok tarzda inşa edilen bu katedral daha sonra 1854’te Alman İmparatoru tarafından yıktırılıp yeniden Neo Klasik Tarzda inşa ettirilmiş. Daha sonra İkinci Dünya Savaşında ağır hasar alan bina yeniden yapılmış. En son 2006 yılında Kubbeleri tekrardan elden geçirilmiş ve şimdiki halini almış. 

Binanın dış cephesi oldukça etkileyici. Her yönde bir hikayeyi anlatan heykeller mevcut. Ancak binanın içine giriş için 8 EUR istiyorlar. Kiliseye girmek için para vermek benim tarzım değil ancak bu yapının içine girmeyi gerçekten isterdim. Ancak zamanın yetersiz oluşu sebebi ile katedralin içini gezmeyi başka bir zamana bıraktır. 

 
 
-Müzeler Adası

Berlin denince Müzelerin akla gelmesi çok normal. Çünkü Berlin Katedralinin yanından başlayarak etrafı kanallarla çevrili ada Müzeler Adası olarak adlandırılmış.

 

Müzeler adasındaki başlıca müzeler ise elbette ki Bergama Müzesi, Klasik Tarih Müzesi ve Mısır Müzesi geliyor. 

 

Biz kısıtlı zamandan dolayı tercihimizi Bergama Müzesinden yana yaptık. Bergama Müzesi, müzeler adasının biraz arkasında yer alan bir yer. Adada Pergammon Museum tabelasını takip ederseniz kolaylıkla bulursunuz. Gerçi her daim kapısından eksik olmayan kuyrukları da size yol gösterir. 

 

Müzenin iki ayrı bölümü var. İlk bölüm Assisi denilen Panoramik Bergama Şehri. Büyükçe bir su deposu veya silo gibi bir yapının içine kurulmuş bu bölüm benim bugüne kadar gördüğüm en ilginç müze bölümüydü. Yapının içinde 5 kat merdivenden çıktıktan sonra duvar kağıdı olarak kabartmalı bir şekilde Antik Bergama Şehrinin resimlerinin kullanıldığını görüyorsunuz. Sesler ve ışık oyunları ile sizi adeta şehrin içindeki günlük yaşama sokan bu bölüm oldukça büyük bir takdiri hak ediyor. Bir anlığına kendinizi Antik Bergama şehrinde zannediyorsunuz. 

Bunun haricinde ana binada dünyaca meşhur Zeus Altarı var. Müzede bedavaya dağıtılan ve Türkçe de yayın yapan audioguide’lerde anlatıldığı kadarı ile bir alman demiryolu mühendisi, mermer ocaklarında Zeus Altar’ının kalıntılarını görüyor ve Osmanlı’dan bunları satın alıyor. Güya Yasal yollardan Almanya’ya kaçırılan bu eserler dünyada oldukça ilgi çektiği için Bergama için müze yapmaya karar veriyorlar. 

 
 
 

Bergama’ya gittiğinizde yerlerini hayal ettiğiniz bu eserleri Almanya’da binlerce kilometre uzakta görebiliyorsunuz. 

 

Zeus Altar’ının en önemli noktası Tanrıların karıştığı savaşın anlatıldığı mermer süslemeleri. Sanat tarihinin ilk ve en önemli yapıtları arasında sayılıyor. 

 

 

Zeus Altar’ından hemen sonra yine bir başka iç burkan eser Milet Kapısı’na geliyoruz. Milet Kapısı tarihi Milet Şehrinin liman tarafından girişinde yer alan görkemli bir eser. Ancak bu kapı da anavatanından çok ama çok uzakta tüm heybeti ile burada sergileniyor. 

Bergama Müzesi aslında bir Anadolu-Mezopotamya Müzesi, Ankara’da bulunan Anadolu Medeniyetleri Müzesinden daha çok sayıda bizim toprakların eserlerini sergiliyor.  Hititler, Sümerler, Persler, Suriye, Selçuklu ve Osmanlı’dan kalma pek çok tarihi eser müzede yer alıyor. Anadolu’da yaşayan bizlerin mutlaka görmesi gereken yerlerden biri. 

 

Bergama Müzesi’ne yeteri kadar vakit ayıramamakla birlikte zamansızlık sebebi ile müzeden çıkıyoruz. Bergama Müzesini gördükten sonra Klasik Tarih ve Mısır Müzelerine vakitsizlik sebebi ile iç çekerek bakıyorum. Özellikle İndiana Jones filmlerinde İndi’nin sürekli olarak Naziler’le mücadele ettiği aklıma geldikçe bu müzelerde nasıl da güzel eserler vardır diye hayıflandım.

 

Müzeler adasındaki müzelerin ortalama giriş ücretleri 20 EUR civarında. Ancak bolca vakti olan ve her üç müzeye de girmek isteyenler Berlin Museum Pass Kartına   19 EUR ödeyerek hem sıra beklemez hem de kara geçebilir. 

 

Ayrıca bu müzelere internetten randevu almak mümkün olduğu gibi, birine girmeden önce diğerinden de randevu alıp kuyruklardaki vakit kaybının önüne geçilebilir.

 
– Checkpoint Charlie ve Berlin Duvarı
 

Müzeler adasından çıktıktan sonra Museumsinsel durağından metroya binip Stadtmitte durağında inip Checkpoint Charlie noktasına geldik. 

 

İkinci Dünya Savaşından sonra Berlin; Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin yönetimine girmiş ve her ülke kendisine ait bölgeye kısa sürede olsa sahip olmuş 

 


Checkpoint Charli de aslında C Kontrol Noktası anlamına geliyor ve Rusya ile Amerikan bölgesini birbirinden ayırıyor. Daha sonra da Doğu Almanya ile Batı Almanya’nın birbirinden ayrıldığı yer oluyor. 

 

Bu bölgedeki tarihi kontrol noktasını görüp eski doğu alman askerleri ile fotoğraf çektirebilir ve Berlin Duvarı Müzesini ziyaret edebilirsiniz.  (Sizce Amerikan Bölgesi’ndeki Mc donalds bir şey mi anlatıyor ??

Checkpoint Charlie noktasının önündeki dört yoldan aşağı doğru ilerlerseniz ise Nazi Kampı ve Berlin Duvarı kalıntılarının bulunduğu utanç abidelerinin yanına ulaşırsınız. Nazi kampında dolaşıp Berlin Duvarı kalıntılarının önünde fotoğraf çektirip tarihi anları bir daha gözünüzün önüne getirebilirsiniz.

  • Potsdam Meydanı

Berlin Duvarının oradan kısa bir yürüyüşle Postdam Meydanına ulaştık. Bu meydan yeni Almanya’nın bir güç gösterisi. Etrafta modern sanat akımlarına göre dizayn edilmiş binalar göz çarpıyor. 

 

 
  • Hitlerin Sığınağı

Postdam Meydanından Brandenburg Kapısına doğru yine kısa bir yürüyüş yaptığınızda karşınıza önce Yahudi Soykırım Anıtı çıkar. Binlerce kişi için çeşitli boylarda taşların kullanıldığı bu anıtın içinde ve üstünde gençlerin güle oynaya oyun oynaması garip geldi.

 

Soykırım Anıtının az ötesinde ise Hitlerin “Kurt ini” olarak adlandırılan sığınağı var. Yer altındaki çok büyük bir alandan savaşı yöneten Hitler, Berlin’in düşüşünün ardından sığınağın kapısının önünde intihar ediyor.

Şimdilerde bu sığınağın olduğu yerde konut alanları ve otopark var. Neo Naziler burayı kutsal bir alana çevirmesin diye


  • Brandenburg Kapısı 

Yoğun geçen günümüzü Brandenburg Kapısı’nın önünde tamamlıyoruz. Berlin’in imparatorluk dönemlerinde kullanılan kapılarından birisi olan bu kapının tarihi önemi çok büyük. 
 
Ayrıca kapının üzerinde bulunan Mahşerin Dört Atlısını temsil eden heykelin de bir hikayesi var. Napolyon Berlin’i işgal ettiği zaman önce bu kapının tamamını söküp götürmek istemiş ancak bu mümkün olmayınca tepesindeki bronz heykeli almış. Daha sonra da Almanya Fransa’yı işgal edince heykel geri alınıp yerine takılmış. 
 
 
 
 
Bizim tek bir güne sığdırmaya çalıştığımız Berlin gezimizde vaktimiz doldu. Ancak Berlin’de bunlardan başka gezilecek başkaca güzel yerler de var. 
 
Alman İmparatorlarının kullandığı Charlettenburg Sarayı, Soykırım sırasında 2 yıl boyunca bir evin bodrumuna sığınan Anne Frank’in hikayesinin anlatıldığı Anne Frank Müzesi, Soykırım müzesi, Gölleri ve doğası ile ünlü Postdam bölgesi gibi yerler vakit varsa mutlaka görülmesi gereken yerler sıralamasında olmalı. Ayrıca güzel bir kanal turu da Berlin’i görmek için iyi bir fırsat olabilir.
YAZININ VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN 
İlgili Yazılar

Almanya’da Romantik Yol Turu

 
 
 
 
 
 

 

Hakkımızda Eren Evren

Eren Evren, İzmir ve İstanbul'da serbest avukatlık yapmakta ve bir avukatlık ofisini yönetmektedir. Boş zamanlarında gezi yazıları okumakta ve uçak bileti fırsatlarını kovalamaktadır. Bulduğu her fırsatı yurt dışında gezerek değerlendirmektedir.

Web Site Facebook Twitter Instagram Google Plus YouTube

13 Yorum

  1. Sitenizle Berlin seyahatimizden önce İnternette araştırma yaparken tanıştım.
    Yazılarınızı basarak dosyaladım giderken yanıma aldım. İşimizi ne kadar kolaylaştırdığınızı anlatamam. Bu kadar kısa süre içinde bu kadar aydınlatıcı özet bilgiyi edinmek de bir ustalık işi olsa gerek.

    Emekleriniz için eşim ve ben çok teşekkür ediyoruz.

    Üç günlük Berlin seyahatimizle ilgili bir blog yazısı yazarak geziseverlerle paylaştım:
    http://hayribingelipaylam.blogspot.com.tr/

  2. tek bi soru sorabilirmiyim 🙂 ben tegel de inip şehir merkezini gezdikten sonra berlinzob a nasıl gidebilirim bide ne kadar vakit alır gitmem teşekkürler 🙂

  3. Berlin havalimana indigimizde yanımıza Muhittin amca yaklaştı ve sizi bırakabilirim daha ucuza dedi.
    Muhittin amca 1968’den beri Berlinde emekli olmuş.
    4 gün boyunca bizi cüzi paralarla bilinen ve bilinmeyen her yere götürdü.
    Tavsiye ediyoruz karış karış berlini ve gezilecek yerleri biliyor.
    +491632632761 arayın gelip alıyor sizi.

  4. Kısa zaman içinde planlı proğramlı hareket ettiğiniz için doğru noktaları ziyaret etmişsiniz. Açıklamalarınız etkileyici.
    Bu arada küçük bir hatalı detayı düzeltmek istiyorum. Hitler sığınağın kapısının önünde intihar etmedi. Sığınağın içinde intihar etti.

  5. Merhaba

    Berlin ile ilgili çok güzel bir yazı olmuş. Umarım yaprak döner yeme şansınız da olmuştur 🙂

    Başarılar

    Vasistdas.de – Almanya Yaşam Rehberi

Bir cevap bırakın

E-posta adresiniz asla paylaşılmayacaktır.Gerekli alanlar işaretlendi *