Washington’da iki gece geçirdiğimiz için Washington’da nerede ne yenir diyerek üst perdeden bir yazı yazmayacağım. Çünkü zaten zorlu geçen iki haftalık tatilin ardından kısıtlı bir sürede çok da fazla düşünmeden seçtik yediğimiz yerleri. Her ne kadar Washington dünyaca ünlü restoranlara sahip olsa da, bizde bu araştırmayı yapacak ne hal ne de istek vardı. Ama yine de foursquare sağolsun özellikle Georgetown’da yine yanıltmadı bizi.
Bu yazımda bir kahvaltı mekanı bir pizzacı ve de sokak satıcılarından bahsedeceğim.
Önce Kahvaltıdan başlayalım isterseniz;
-
Le Pain Quotidien
Otelimizde kahvaltı almadığımız için yaptığımız bir araştırma sonunda hemen otelin karşısında 17.caddenin H caddesi ile kesişiminde yer alan bu aydınlık ve güzel mekanda kahvaltı için Amerikan işi pancake değil, belçika işi waffle bulabiliyorsunuz. Fransız akımı ağırlıklı mekanın adını Fransızca kelime kelime düşünürseniz Günlük Ağrı çıkıyor ama Google translate’e göre “Günlük Ekmek” demekmiş.
Kahvaltı menüsü olarak açık ve kapalı sandwiçler, omlet ve kişler ile fırından çıkmış taze hamur işleri var.
Biz çok beğendiğimiz için iki sabah da burada yaptık kahvaltımızı
İlk gün dönemsel bir tatları olan omleti tercih ettim ama çok beğenmedim.
Yüksel ise ekmek üzerine sürülmüş Humus ve tamamlayıcılarını tercih etti ve gelen yemek gerçekten de çok başarılı idi.
Humusun üzerine yerleştirilen taze sebzeler tam kararında, ceviz ve kuru üzüm de tadını dengeleyen bir noktada başarılı bir iş çıkartmıştı. Düşünün ki kolay beğenmeyen Yüksel, ertesi gün de ısrarla bu mekana gelmemizi istedi.
İkinci gün fransız harikası olan Croque Monsieur tercih ettim. yumurtalı ekmek ile yapılan bu tostta kullanılan ekmeğin kalitesi, içindeki malzeme olan Ham’ın lezzeti ve peynirin yakışıklılığı 10 numara idi.
Humus da yine hakkını verdi.
Bu defa ekstra Scone istedik. Cranberry ve Blueberry reçelleri ile yapılan ve çevirisini yapamadığım Scone de harika idi.
Sonuç olarak kahvaltı için Le Pain Quotidien’i beğendim. Ayrıca mekanda çalışan personelin sempatik ve yardımsever olması, bir Fransız restoranında Yüksel’in yarım saat süren seçim kabusundan sonra doğru sonuca ulaşmasına kendileri kadar sevinmeleri ve hızlı internet bir daha aynı yere gitsek yine aynı mekana gideriz dedirtti bize.
-
Washington Anıtındaki Sokak Satıcıları
Washington’u bir turist olarak gezecekseniz tabii ki National Mall yani Kongre ile Lincoln anıtı arasında kalan 5 km’lik devasa yeşil parkı da gezeceksinizdir. Bu arada öğlen yemeğini tam gezinin ortasında Washington Anıtının yanındaki caddede yer alan sayısız sokak satıcılarından alabileceğiniz Ortadoğu, Meksika ve Akdeniz mutfakları ile yapmanızı tavsiye ederim.
Karavanlardan alacağınız yemeği, hemen arkanızda yer alan yeşil alana yayılarak tüketip, Bu Washington da amma da yeşilmiş geyiğini çevirebilirsiniz 🙂
-
Pizzeria Paradiso
Washington’da çok fazla vaktimiz olmadığı için gündüz gözü ile tüm anıtları ve anıt binaları görüp akşam kendimizi gençlik mekanı georgetown’a atmaya karar vermiştik. Bu sebeple akşam yemeğini de Georgetown’da yemek gerekti.
Georgetown’un gözde caddeleri olan Wisconsin caddesi ve kesen M caddesi üzerinde çok sayıda güzel yemek yapan ve foursquare puanları yüksek mekanlar var ama maalesef öyle ben geldim oldu diyecek bir durum yok, rezervasyonsuz işiniz zor.
M caddesi üzerinde dolaşırken artık yemek yiyelim dediğimizde 4Square’in önermesi ile Pizzeria Paradiso’ya gittik. Aslında önce tam karşısında yer alan hamburgerci’ye gidecektik ama yer yoktu itiraf ediyorum.
Aslına bakarsanız buradan da umutsuzdum, 4Square Puanı 9 olan bu mekanın boş olabileceğini düşünmüyordum ki bize kalan son masalarını verdiler.
Mekanda sadece pizza ve yan ürünler var. Makarna ya da diğer italyan harikaları yok maalesef.
Pizza menüsünün yanında gelen Bira Ansiklopedisi ise üzerinde günlerce çalışmaya değecek cinstendi.
Mekanda 5 USD’ye de 75 USD’ye de satılan bira var. Bira ansiklopedisinde biralar cinslerine ve üretim yerlerine göre tasniflenmişler ve hepsinin tadım notları yanlarına yazılmış. Öyle benim diyen birinin seçmesi bile kolay değil.
biz de garsondan yardım istediğimizde barmeni gönderdiler bize. Ben de Amerika’da sevdiğimiz Budweiser tadında bir şey istediğimde Dortmund menşeili bir biranın iyi olacağını söyleyerek biramız o seçti.
Pizzalar gerçekten de güzeldi. Hatta NY ve Vegas’ta bizi kazıklayan Grimaldi’den çok daha güzeldi.
Biralar ise hakkaten de güzeldi.
Sonuçta sırf bira kültürünü geliştirmek için bile Paradiso’ya gidilir. Ama bence pizzaları da tatmaya değer.
#gezinafiyetle
Gezgin Avukat
Av. Eren Evren
