Dünyanın yer altından giden ilk tren yolu olan Londra Metro’su 1863 yılından bu yana faaliyet gösteriyor. Kendisi ile rekabet içinde bulunan Paris şehrinin Metro sisteminin ne olacağına bir türlü karar verememesi sebebi ile dünyada ilk olma özelliğine sahip olan demirden örümcek ağı, günümüzde bazı aksaklıkları da olsa saat gibi diyemeyiz ama yine de çalışıyor.
Günümüzde 12 hat ile işleyen metro sistemini Londra’lılar TUBE olarak adlandırıyor. Londra Tube’da hatlar renklerle ve isimleri ile ifade ediliyor.
Sarı renkli Circle Line,Yeşil renkli District Line ve Kırmızı renkli Central Line şehrin merkezinde doğu-batı ekseninde faaliyet gösteren temel hatlar. Bunun yanında siyah renkli olan Kuzey Hattı ile Mavi renkli Victoria hatları da şehri Kuzey-Güney ekseninde şehir merkezinden geçiyorlar.
Harita üzerinde istasyonların Zone’ları hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Bu Zone’lara göre alınan ücretler değişiyor.
Sarı renkli Circle Line bir ring metrosu. Bir hat boyunca baştan sona sürekli dönüş hareketi içinde olan bu hat aslında anlaması en zor olan hatlardan birisi. Circle Line ve District Line hatlarına girilen metro istasyonundan Batı veya Doğu yönüne gidecek olduğunuzu bilmeniz işinize çok yarayacaktır.
Çünkü Londra Metro’sunda çağdaşlarından farklı olarak trenler her zaman aynı durağa gitmiyor. Örneğin District Line üzerinde doğuya gidecekseniz bazen Upminster bazen Barking bazen de Tower Hill treni ile karşılaşabiliyorsunuz. Benzer şekilde aksi yönde de Wimbleden ile Edgware Road istasyonuna giden trenler aynı renk ve aynı yönde olmasına rağmen farklı yönlerde gidebiliyorlar.
İstasyonlarda bulunan dijital tabelalardan hangi trenin geldiği ve hangi yöne gittiğini takip etmek çok önemli.
Avrupa’da Paris, Roma, Barcelona gibi şehirlerde metroyu çok sık kullanmamıza rağmen ilk günlerde Londra Metro’sunun bu kuralsız sistemine alışmakta çok zorlandık. Elinizde mutlaka bir metro haritasının olmasında ve gidilecek istasyonun hangi yönde olduğunu bilmenizde fayda var.
Diğer bir önemli konu da saatlik işiniz varsa, örneğin havaalanına yetişecekseniz Londra Metro’suna asla güvenmeyin. Metro sisteminde zamanlama çok da iyi işlememekle birlikte bazen durduk yere istasyonların kapandığını bazen de karşıdan gelen treni yolun ortasında durup beklediğimiz anlar oldu. Kapalı hatlar istasyonlarda ilan ediliyor. Ancak İngiliz’lerin ters bir millet olduğu bu ilanlarda da belli oluyor. Çünkü biz ilk seferinde ilan kağıtlarında renkli gösterilen yerlerin açık soluk ve silik gösterilen yerlerin kapalı olduğunu düşünmüştük ki yanılmışız. Renkli gösterilen yerler kapalıymış.
Metroyu gişelerden alacağınız biletler ile Toplu taşıma kartı olan bizdeki Akbil veya Kentkart’a benzeyen Oyster ile kullanabiliyorsunuz. Biletinizi istasyona girişte ve istasyondan ayrılırken ayrıca okutmanız gerekiyor. Sistem bu sayede sizin hangi ZONE’u kullandığınızı anlayabiliyor.
Ayrıca Londra Metro sisteminin çok eski olması sebebi ile engelliler ve Bebek Arabalılar ile büyük valiz taşıyanlar hiç düşünülmemiş. Bir çok istasyonda asansör olmadığı gibi merdivenler de çok dik ve dar. Engelliler için özel olanak sağlayan istasyonlar haritasında tekerlekli sandalye işareti ile gösterilmiş
Sonuç olarak Londra Metro’su bana göre modern ve çağdaş bir metro değil. Daha çok rötarları, vagonlarının eskiliği ve karşıdan gelen trenleri beklemesi sebebi ile yer altı treni diyebiliriz. Ancak Londra’lıar metroyu çok seviyor ve kullanıyorlar. Özellikle mesai saatlerinde “Peak Season” olarak adlandırılıyor. metroya binmek için değil istasyona girmek için bile sıra beklediğiniz olabiliyormuş.
Biz Londra gezimizin önemli bölümünde Londra’nın simgesi haline gelmiş çift katlı otobüsleri tercih ettik. Otobüsler metroya göre daha sakin. Londra’nın merkezinde trafiğinde olmadığını düşündüğümüzde hem otobüsün üstünde her yeri görerek gitmenin keyfine vardık hem de her yerde bulunan otobüs durakları sayesinde rahat bir şekilde yol aldık.
